Daldan Dala..

Daldan dala, konudan konuya atlama zamanı gelmiş..


+ Bir haftalık seminer için İskenderun Arsuz'a pazar günü itibariyle gidecek, 08-13/10/2017 tarihleri arasında orada bulunacağım.. Gidebilir miyim, dönebilir miyim, orasını Allah bilir ancak.. Sonuç ne olursa olsun, bir yere giderken helallik almak adettendir.. Helal ediniz efendim..


+ Valiz toplamayı, hiç sevmiyor ve anlamıyorum.. Ne buyursam tepiştiriyorum o da hiç güzel olmuyor..


+  Gidiş-geliş ücretini, orada kalma, yeme-içme ücretini devlet karşılıyor olmasına rağmen sırf biraz daha ucuz olsun diye Kurtköy'deki havaalanından binmek için bilet aldım.. Ne olacak benim bu cimriliğim bilmiyorum.. Neyse ki hiç değilse dönüşü Yeşilköy'e aldım da hiç değilse o kadar cimri olmadığımı düşünüp kendimi teselli ediyorum..


+ İşler çok yoğun.. Müdürlüğe bağlı işyeri sayısı ile birlikte personel sayısı arttı.. Gel gör ki, benim işim azalacağına iyice artış gösterdi.. İşyerinde sinir küpü bir haldeyim artık.. Bu sinirle çok yaşamam zannedersem..


+ Doğru dürüst kucağıma almasam ve sadece beş-on gün görmüş olsam bile dokuzuncu yeğenim Beren'i özlüyorum.. Ablam video gönderdikçe içim gidiyor.. Yine çocuklardan/bebeklerden çabuk sıkılan biriyim ama bu özlememin önüne geçmiyor..


+ Eskiden birkaç ay sakalımı kesmediğim olurdu.. Şimdi 1 hafta kesmeyeyim, hemen çenem kaşınıyor ve yara edecek kadar kaşıyorum.. Kime sorduysam "beyazlıyor,ondandır" dedi.. Sakalın üst tarafları da beyazladı ama hiç kaşınmadı.. Niye çenem bu kadar kaşınıyor anlamıyorum..


+ Cümle kurarken, artık sürekli, "bilmiyorum", "anlamıyorum", "ne olacak belli değil" gibi şeyler yazıyor ve konuşurken de öyle konuşuyorum.. Eskiden keskin cümleler kurarken, yaşlılık belirtisi olsa gerek, her tarafa kıvrılabilecek ince cümleler kurmaya başladım.. Keskinlik epeyce gitti.. "Yapmam, etmem" dediğim bir çok şeyi seve seve yapar/eder oldum..


+ Yıllar içinde bir çok şey deyişse de yalnız ölme korkum, öldükten 3-5 gün sonra anca öldüğümün fark edilebilmesi korkusu bir türlü içimden çıkmıyor..


+ İşyerinde, geçen sene eşi vefat eden bir abi var.. Ne yaptı etti, beni de nihayet açtı; sabah-akşam karı-kız sohbeti yapıyoruz.. O da ben de çok utangaç olduğumuzdan, kadınlara karşı sesimiz çıkmıyor ama arkasından "bu iyiymiş" gibi değerlendirmeler bile yapıyoruz.. "Seni ne yapıp edip milli yapacağım ama önce kendi utangaçlığımı açmalıyım" diyor.. Halime bak.. Adam 60 yaşında ve benimle aynı yapıda.. 60 yaşındaki halimle arkadaş olmuşum.. Üstelik hemen benim evin bir alt sokağında ev aldı; bir de komşum oldu.. Şimdi sürekli takılıyor bana "Yazık sana <Çocuk> ya.. Hele biz neyse de senin o taze ve güçlü spemler, ya peçete ile birlikte çöpe ya da tuvaletin sifonu ile kanalizasyona karışıyor.. Çocuklarını suya atıyorsun gibi bir şey.. Yazık sana yazık.. " diye takılıyor.. "Abi öyle deme yaa, o dediğin nedir bilmem bile ben" dedikçe, "He he bilmezsin, senin yaşında biz de büyüklerimize bilmem derdik ama neler yapardık neler.. Bizim zamanımızda sabunu kullanırdık, ortasını deler, iş görürdük, şimdi siz nasıl yapıyorsunuz bilmem!" diyor.. Adam tam benim gibi sapık ya.. Sabun bugüne kadar hiç aklıma gelmemişti..


+ Uzun zamandır kitap okuyamıyorum.. İlk zamanlar kendimi hep eksik hissediyordum ama artık kitapsızlığa da alıştım ne yazık ki..


+ Alıştığın bir şeyden/bir insandan vazgeçmek o kadar zor ki.. Evin içinde dört dönüyor, deli oluyorsun ama elinden bir şey gelmiyor..


+ Dışarı pek çıkmıyorum, çıkınca da kulaklığı takıp illa türküler eşliğinde kalabalık Şehr-i İstanbul sokaklarına bırakıyorum kendimi..


+ Daha ne olsun, ne varsa anlattım işte.. Fazla duygusal konulara girmedim, girince çıkamamaktan, yanlış cümleler kurmaktan korktum.. Tüü tüü maaşallah bana..






 

0 Yorum:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.